23 Aralık 2012 Pazar

parlement sinema klübü

Gece hava karlıydı, sabah uyandığımda evin her yanı ışıl ışıl. Rüya mı gerçek mi derken sabah güneşi evimizin ortasına dek süzülmüştü. Hava hala çok soğuk ama yine de pencereler açılmalı, bir de hava dolmalıydı içeriye. dün geceki pati izleri yoktu karşı duvarda dudak büktüm kar erimişti . Güneşe mi sevindim ben kara mı üzüldüm? ...
Biraz temiz hava ve yürüyüş iyi geldi. Daha bir dikkatli baktım yürüdüğüm yollara. 30 senedir aynı şeyi yapan insanlar vardı. Ve tabii birilerinin yerini doldurmuş olanlar. Bazı dükkanların yeri değişmiş, kapanmış, şekil değiştirmiş ama bazıları ciddi ciddi yaşımdan büyük tüm yaşanmışlıklarıyla karşımdaydı. Bakkala girdim sigara   istedim yokmuş. Başka bir yer gösterdiler. ''Şu abinin dükkanı var ya ona git.'' Peki dedim. Karşıdan baktım çok yabancı bir yer derken camların buğusundan tabelanın değişikliğinden tanıyamadığımı farkettim, gitmeye çok alışık olduğum bir yer değildi zira küçükken dinlemeyi çok sevdiğim, babamın gençliğinden kalma kasetlerin arasında bulmuştum o dükkan sahibinin hikayesini. Babam kendi sesiyle kaydetmişti. O dükkandaki biri katildi ya da ona çok yakın biri ama kimdi? Bir cinayetten ve durumun nasıl örtbas edildiğinden bahsediyordu babam. Ama sorsam da hiç anlatmadı bana, belki şimdi anlatır. 
Tabii sabah sabah ya katil bu adamsa? Ama çok ton ton, beyaz saçlı bir amca, ama düşün sen o dükkanın önünden her geçtiğinde sana  ters ters bakardı sen de her seferinde evet kesşn bu adam derdin onun bakışlarını gördükçe , of kafam çok karıştı, sigaraları alıp çıktım . Yoluma devam ederken başka şeyler takıldı gözüme. Dün gece nöbetçi eczanedeki abi gözleri açılmamış sigara içmeye çalışıyor eczanenin önünde, selamlaştık. Koşturan insanlar sanki bir tek büyük şehirlerde var gibi oluşmuş algım bir kez daha kırıldı ve hatırladım özellikle öğrenci ve öğretmenleri görünce; annemle okul yolunda, geç kalmamak için nasıl koşturduğumuzu. Hani ''hadi kızım yat kızım'' derken onlar bana ben Parlement Sinema Klübü filmlerini izlerdim. Eh bütün hafta beklemişiz daha müziği duyulur duyulmaz ablamla gözlerimizin içi parlar, birbirimize bakar koşardık televizyonun olduğu odaya. Azar işiteceğimizi bile bile izlerdik. Malum ertesi gün okulda ben esnerken annem benim öğretmenim olarak karşımda, aynı şekilde ablam esnerken de babam onun öğretmeni olarak  karşısında. Sınıf içinde zaman zaman işitilen ve merak konusu olan iğneli laflar dışında bir sonraki pazar gecesine kadar durum unutulurdu.
Malumunuz dünden bahsederken düşünceler oradan oraya atlar ve hangisini yazacağını şaşırır insan. Ben cümlelerimi  bulandırmadan, okuyanları yormadan diyorum ki küçük şehrimin hikayeleri hiç bitmeyecek. Dünden bugüne varolmuş, kaybolmuş ve hala varolan herkese Günaydın 

13 Aralık 2012 Perşembe

Kaybolursunuz

Son günlerde yaşanan manidar denecek kadar olumlu gelişmeler sayesinde bu gece yazmaya cesaret edebildim. Aslında durum klasik olarak çelişkili. Bir yandan önemsendiğini hissederken bir yandan günlük hayattaki yalanların, geçiştirmelerin bana göre ne kadar gereksiz olan egonun ağzından çıkan laflar olduğunu, bir kez daha anlarsın ve neden bana yalan söylesin ki sorusunu tekrarlarsını. Anladım ki hayatında yaptıklarından işlerden, aşktan, toplumsal yerinden memnun olmayan bir çok kişi masumiyeti bir çırpıda ve kolaylıkla harcayabiliyorlar. Hah bunu yeni mi anladım ? Hayır tabii ki. Ama sindirememiştim ki artık onun da olmasını sağladılar. Tabii ki ben yine aynı ben olarak kalıcam. Bunu şimdiye dek başardıysam, şimdiden sonra da yapabileceğime inanıyorum. Beni gerçekten tanıyan arkadaşlarımın yıllar sonra buluşup aynı masada sohbet ederken ''Kaç yıl oldu gittin geldin bir sen değişmedin'' sözlerini hiç unutmıycam.. Daha çok yara alıp bir kez daha hatırlıycam bu sözleri.. Olsun git gel hayatıma yeni anlamlar katmaya devam ederken ben egoyu seçenlere basitçe ve sadece şunu söylüyorum. Aman dikkat kaybolursunuz.

5 Aralık 2012 Çarşamba

isimsiz dosya


İsimsiz bir dosya buldum bugün bilgisayarımda, böyle bir şey yazdığımı hatırlamıyorum  ama sanki öyle i _miş gibi 




yarım kalmak ne kadar  biçimsiz değil mi?
yarıdan doğmak...
ikinci buluşma ne saçma;
yalandan ibaret
ben inkar edeyim
sen inkar et
birbirimizi tartalım sıkılalım
laf çakalım yarım ağaz
canımı acıt
canını acıtayım
birimizin canı daha fazla yansın
isyan çıksın tüm güvertede
gemiler yansın
kaptan olan yalnız kalsın...
tereddütlerimiz olsun konuşurken
söyleyelim
sonra pişman olalım
farkında olmayalım
yarıdan yalan doğuralım
sen beni kandır istemeden
ben inanırım
ben seni kandırim
sen kan
sana sevgili anlatim uzun uzun
görmeden tanı gülümsememi
bana sevgilini anlat uzun uzun
farkına varayım gülüşünün
yeniden utan bana bakıp
yeniden gelip
yeniden kaç
soluğun kesilsin,yüzün kızarsın

kuşkuların büyüsün 
sen büyü
beni büyüt....