Karşın
pencereden yüzüme yansıyan, gündüzün bittiğini haber veren
ışık gölgemi gösterdi bana. Saçlarım uçuşuyormuş tel tel .
Esen rüzgardan hafif sallanan ağaç dalları arasından göz
kırpar gibi küçücük bir top gibi güneş. Oysa bu pencereden
böyle bir şey görebileceğimi hiç düşünmemiştim. Belki de bu
mevsimde bu saatlerde bakmadım hiç.. Her tarafımızı betonlarla
sarılmışken bu kadar...
Camdan
yansıyan güneş parçalı, kırık dökük. Şarkılarım da ben de
ve sen de sevgilim ..Kış kokuyo artık , bitkin miyiz yoksa zor
zamanlardan mı? Şimdi daha bi iliklerine işliyo alaca karanlık,
ezgiler...Sanki dokunsa biri paramparça dağılacakmışım gibi.
Sonra süpür gitsin.
Aklımda
dizeler ''insan yaşadığı yere benzermiş...'' ben de mi
benzemeye başladım ya da çoktan benzedim mi.. Tabii ya kendisi ben
oldum...İstanbul oldum ben çelişkili, kırık dökük, hasta ve
nefes aldığını sandığın aldatan rıhtımlarıyla. Öyle çabuk
geçer ki rıhtımlar 'mış' gibi kalakalırsın. Şimdi
bacaklarından sızan kan seni yüzleştiriyo dünyanla, Bilincin
canını yakan bıçak değil. Hadi merhaba de ağlamayı bırak sus
artık tanış ol.. Herhangi bir makamdan başla şarkıya...
Yedirmesen de kendine yalvar haykırarak ve bundan sonra aldığın
her bir nefes için tanrıya dua et ..Sustu
***''
Çocuğum beni affet, Ahmet abi sen de affet boynu bükük duruyorsam
içimden geldiği için değil, hiç değil...Ahmet
Abi, güzelim bir mendil niye kanar ;diş değil, tırnak değil,
bir mendil niye kanar?
***Edip
Cansever Mendilimde Kan Sesleri şiirine atften