16 Ocak 2012 Pazartesi

Çıplak



Çıplaktı. Galiba bu yol hiç bitmeyecekti. Sonsuz bir çaresizlik. Koyu, kopkoyu. Elleriyle orasını burasını örtmeye çalıştı ilk başta. Sonra vazgeçti. Örtülmüyordu. Neye bu uğraş; bıraktı utanmayı. Kocası tarafından tecavüze uğrayan ilk kadın o muydu sanki. Aptal ağlama, kocan değil mi kocan işte kocan daha kötü ya, kocamdı o, daha kötü. Kocan. İlk sen misin, ağlama aptal.

Çıplaktı. Yol çıplak inadına, sapsarı ortalık. Güneş tepede. Bir insan kulu yok mu ortalıkta, niye yok, olmasın aptal çabuk eve git, acele et, zırlamanın zamanı değil. Çocuk okuldan gelmeden yetiş eve. Baban tecavüz etti yavrum. Ben onu istemedim hani, kaçtık ya beraber, sonra buldu bizi hani dün gece seninle uyudu. İşte sabah kalktı, sonra korkma ama sen bakma çıplaklığıma sen benim yavrumsun utanma. Babandan da utanma. Büyüyünce onun gibi olma sen, olma sakın. Lanet gelsin desem seni de vurur mu.

Çıplaktı. Ev çıplaklığın ortasında bir başına duruyordu, kapısı açık. Hemen içeri girdi, yıkandı. Temiz elbiseleri giydi. Bir baktı ki oğlan dışarıda, başı ellerinin arasında, uzakta tünemiş, eve bakıyor. Tam karşısına çöktü. Bir ağıt yakmaya başladı kendi dilinde. Ağlaştılar.

Bir kız doğdu. Abisi hiç sevemedi, dokunamadı. Hem öyle çirkindi ki boğmak istedi gece kimse görmeden. Yazgı. Üç yaşındayken kuyuya düştü , öldü. Bir tek babasının gözünden bir damla yaş geldi. Ne annesi ağıt yaktı, ne o ağladı. Lanet kızı vurdu.

                                                                                   Didem

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder